Son yıllarda artan kadın cinayetleri, toplumsal huzursuzluğu da beraberinde getiriyor. Bu hafta Ankara'da gerçekleşen trajik bir olay, şehrin sakinlerini derinden sarstı. 25 yaşındaki Sinem, boşanma aşamasındaki eşi tarafından katledildi. Sinem’in, eski eşine karşı mahkemeden aldırdığı uzaklaştırma kararı, ne yazık ki canını kurtarmaya yetmedi. Polis raporlarına göre; katil, balkondan tırmanarak Sinem’in evine girmiş ve burada cinayeti işlemiş. Bu olay, hem hukukun çok yönlü işleyişindeki eksiklikleri hem de toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gözler önüne seriyor.
Olayın detaylarına inildiğinde, Sinem'in uzun süreli şiddet gördüğü anlaşılmaktadır. Kendi güvenliğini sağlamak adına mahkemeden uzaklaştırma kararı aldıran genç kadın, devletin sunduğu koruma önlemlerine güvenerek yaşamına devam etmeye çalıştı. Ancak, bu kararın uygulanabilirliği ve etkisi sorgulanır hale gelmiştir. Mahkemeden uzaklaştırma kararı almış olmasına rağmen, katil eski eşinin çözüm yolu bulma isteği, cinayetle sonuçlanan bir duruma neden oldu. Bu tür koruma kararlarının, kadınların gerçek hayatlarında nasıl işlediği ve neden yetersiz kaldığı konusunda derinlemesine bir sorgulama başlatılması gerektiği aşikar.
Bu olayla birlikte, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadınlara yönelik şiddet konularında daha fazla tartışma başlatılmakta. Sinem’in cinayeti, geçen yıl Türkiye'de işlenen kadın cinayetleri istatistiklerini gözler önüne seriyor. Türkiye'de kadına yönelik şiddet, özellikle de aile içi şiddet, içinden çıkılması zor bir sorun haline gelmiştir. Pek çok kadın, yaşadıkları şiddet durumunu çevrelerine ya da yetkililere bildirme konusunda yaşanan korku ve endişeler nedeniyle bu durumu sessizce kabullenmekte. Sinem’in tragik ölümü, bu alanda daha fazla farkındalık yaratmayı ve bu tür olayların önüne geçilmesi için gerekli önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır.
Sonuç olarak, Sinem’in katledilişi, sadece bir bireyin kaybı değil, aynı zamanda tüm bir toplumun maruz kaldığı acı bir gerçeği de ortaya koymaktadır. Kadına yönelik şiddetin önüne geçebilmek için toplum açısından bilinçlenme, yasaların uygulanabilirliği ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında adımlar atılması şarttır. Kadınların güvende hissetmesi, devletin ve toplumun temel sorumluluklarından biri olmalı. Sinem’in hikayesinin sonu, umarız ki daha çok kadının hayatını ve yaşamını tehdit eden bir döngünün durmasına teşvik edici olur.